Ana Sayfa Trafik Kuralları Alkollü Araç Kullanmak

Alkollü Araç Kullanmak

civan

Alkollü araç kullanmak tehlikeli ve yasaktır!

Alkollü Araç Kullanmak

Kaza riskleri nedeniyle trafik polisi için, sürücülerin alkol kontrolünün özel bir önemi vardır. Sürücü, alkometre ile yapılan test sonucunda alkollü çıkarsa; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48/5 maddesi gereğince para cezası ile cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi (6) ay süreyle Trafik Polisince geri alınır.

Aynı sürücü aynı suçu işlerse; yine Kanunun ilgili maddesi gereğince para cezası ile cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi (2) yıl süreyle Trafik Polisince geri alınır. Aynı sürücü üçüncü kez alkollü olarak araç kullanırken tespit edilirse, kanunun ilgili maddesinde belirtildiği şekilde para cezası ile cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi (5) yıl süreyle Trafik Polisince geri alınır. Ayrıca (6) aydan az olmamak üzere hafif hapis cezası uygulanılır. (5) yıl süreyle geri alınan sürücü belgesi sahipleri, 5. yılın sonunda, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri muayenesi sonrasında durumu uygun olanlara belgeleri iade edilir.

Alkollü araç kullanmaktan dolayı sürücü belgeleri geri alınan sürücüler, Sürücü belgesine el koyan Trafik birimine veya en yakın Trafik Denetleme Şube Müdürlüğüne alıkoyma süresinin bitiminde dilekçe ile başvurarak sürücü belgelerini geri alabilirler. Meydana gelen trafik kazaları incelendiğinde sürücülerin bir anlık dikkatsizlikleri sonucu meydana geldiği görülmektedir. Bu nedenle, alkol almış kişinin de dikkati dağılmaktadır. Güvenli alkol limiti yoktur en doğrusu, hiç alkol almadan araç kullanmaktır.

ALKOLÜN SÜRÜCÜLÜK BECERİLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Bilimsel araştırmalar alkolün hiç bir seviyesinin sürücülük için güvenli olmadığını göstermektedir. Bütün ülkeler yasal alkol limitini belirlerken konuyu tıbbi, psikolojik ve sosyal yönüyle değerlendirerek bir karara varmakta, belli bir riski kabul ederek bu limitleri belirlemektedirler.

Motorlu araç sayısının artmaya başladığı 1900’lü yılların ilk dönemlerinde, hızla oluşan trafik kurallarının yanı sıra, giderek alkollü sürücülük için de önlem alma ihtiyacı hissedilmiştir. Başlangıçta bu sınırın ne olması gerektiği ve nasıl ölçüleceği konusunda sorunlar yaşanmışsa da dünyada özellikle konuyu inceleyen bilimsel çevrelerin görüşü her zaman kan-alkol sınırının daha da aşağıya çekilmesi yönünde olmuştur. Bir başka deyişle yasal limitin altında olmanın sadece trafik cezasını engellediği, ancak can güvenliğini garantilemediği kabul edilmektedir.

Alkolün etkileri açısından yaş, cinsiyet, sürücülük deneyimi gibi bazı faktörlere bağlı olarak bireyler arasında farklılıklar görülmekteyse de, bunlar güvenli sürücülüğü garantileyecek kadar büyük farklar olmadığı gibi, tartışmalı sonuçlar olarak değerlendirilmektedirler. Bununla birlikte genel olarak araştırmalar 0.2 promil düzeyinden itibaren alkol düzeyi arttıkça sürücülük üzerinde olumsuz etkilerinin de arttığı yönünde birleşmektedir. Bu sınır kimi ülkeler tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır.

Ülkemizde ticari araç sürücüleri ve kamu hizmetinde çalışan sürücülerin alkollü olarak trafiğe çıkmaları tümüyle yasaklanmış, diğer sürücüler içinse yasal sınır olarak bir litre kanda yarım gram alkole eşit olan, 0.50 promil belirlenmiştir.

Bu halk arasında yanlış bir biçimde “yüzde elli alkollü olmak” diye ifade edilmekte, hatta bunun mümkün olduğu sanılmaktadır. Bu tümüyle yanlış bir bilgidir. Bu yanlışlık genellikle promil değerinin nasıl hesaplandığının iyi bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.

Promil hesabında alkolün ağırlığı, kanın ise hacmi dikkate alınarak bir orantı kurulur. Örneğin 0.50 promil 100 mililitre kanda 50 miligram alkol bulunduğunu gösterir ve buradan gidilerek, 50:100=0.50 promil kabul edilir. Ağırlığı hacme oranlamak matematiksel olarak çok mantıklı değilse de, karmaşık ve çok küçük sayılarla uğraşmak zorunda bırakmadığı için tercih edilen bir ifade biçimidir. Eğer hacim oranları dikkate alınacak olursa, 0.50 promilin gerçekte kanda %0.025 oranında alkole eşit olduğu (on binde 2.5 !) görülür. İnsan vücudu yüzde elli alkol oranı bir yana, %0.5 oranında alkole bile (binde 5 ya da bir litre kanda 4 gram alkol bulunması) tolerans göstermekte çok zorlanır, hatta bu düzeydeki kan-alkol oranı pek çok kişide ölüme yol açar.

Bir çok içkide bulunan alkol oranı (içkinin alkol derecesi) çok farklıdır ve bu nedenle ne kadar alkol alındığının belirlenmesi çok güç olabilir. Ayrıca alkolün vücutta yakılması zaman isteyen bir iştir ve bu da kişinin vücut ağırlığı, karaciğerinin büyüklüğü, genel sağlık durumu başta olmak üzere pek çok faktöre göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle bir çok kişi aldığı alkol miktarı konusunda yanılgıya düşmektedir.

Vücudunda 6 litre kan bulunduğunu varsaydığımız bir yetişkinin kan dolaşımına 3 gram alkol karışması halinde yasal sınıra ya çok yaklaştığı ya da aştığı düşünülebilir. Aşağıda, içinde yaklaşık olarak 12 gram alkol bulunan içki miktarları belirtilmiştir Bu içkilerin içerdiği alkol miktarı göz önünde bulundurulduğunda bir yetişkinin tehlikeli bir sürücü haline gelmesinin çok zor olmadığı görülür. Özellikle “hafif” içki olduğu düşünülerek bira ve şarabın çok fazla içilmesinin sürücüleri çok zor durumda bırakabileceğine dikkat edilmelidir.

Pek çok kişi alkol aldıktan sonra kahve içerek, egzersiz yaparak ya da biraz kestirerek alkolün vücuttan atılmasını hızlandırabileceğini düşünür. Oysa bunların alkolün yakılması üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Bunun için karaciğerin çalışmasına ve zamana ihtiyaç vardır.

Alkol alındıktan sonra muhakeme yeteneği, algılayış giderek bozulurken bunun sonucunda sürücülük becerileri azalmakta, buna karşılık yine bozulan muhakeme yeteneği ve azalan duygusal kontrol nedeniyle kendine güvende yersiz bir artış meydana gelmektedir.

İşte bu çelişkili değişim sürücülük için daha da tehlikeli bir duruma yol açmaktadır. Bu nedenle alkol aldıktan sonra ne yapacağını düşünmek yerine içmeye başlamadan önce bazı kararlar almak daha yararlı olabilir. Bunlar eğer araç kullanılacaksa hiç içmemek, eğer içilecekse araç kullanacak bir kişi bulmak olabilir. Özellikle eğlenmek için çıkılan akşamlarda özel araç kullanmak yerine taksi ya da toplu taşım araçlarını tercih etmek uygun olacaktır. Hiç şüphe yok ki alkolün etkileri konusunda doğru bilgilenen ve bu tür kararları alkol almadan önce vermeye çalışan sürücüler bu konuda en doğru davranışı da yine kendileri seçebilirler.

Alkol denetimlerinde yapılan iş, kanda ne kadar alkol bulunduğunun belirlenmesi ve bu miktarın sürücülük için tehlike yaratacak düzeyde olup olmadığına karar verilmesidir.

Bu denetimin hangi hallerde, nasıl yapılacağı ve neye göre karar verileceği yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Buna göre sürücünün alkollü olabileceğinden şüphe duyulduğunda ya da rutin alkol kontrolleri sırasında alkometreyle ölçüm yapılabileceği gibi, alkometrenin bulunmadığı hallerde görevliler tarafından sürücünün durumuyla ilgili gözlemlerin kaydedildiği bir alkol test raporu da düzenlenebilir. Ölçüm ya da gözlem sonucunda sürücünün, 0.50 promil düzeyinin üzerinde alkollü olduğu ve araç kullanamayacak durumda olduğu belirlenirse gerekli cezai işlemler yapılır (Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği).

Sürücünün itirazı halinde ise, öncelikle bu konuda eğitilmiş ve kan almaya yetkili kılınmış personel tarafından kanı alınarak, tahlil için polis kriminal laboratuvarına gönderilir. Polis kriminal laboratuvarlarında tahlilin mümkün olmaması halinde, sürücü kanındaki alkol miktarının tespiti için adli tıp merkezlerine ve Sağlık Bakanlığına bağlı tahlil yapabilecek teknik ve tıbbi imkanlara sahip olan en yakın sağlık kuruluşlarına gönderilir. Tahlil imkanının bulunmadığı sağlık kuruluşlarında hekim tarafından yapılan muayene sonucuna göre düzenlenen rapor esas alınır.

Alkollü Araç Kullanma Suçu

Alkollü araç kullanma suçu, alkollü araç kullanımının doğurduğu sonuç ve yaptırımından bahsetmeden önce, alkolün insan üzerinde ne gibi etkiler yarattığına değinmekte fayda var. Alkol, keyif verici bir şekilde insan organizmasını etkileyip davranışlarını belirsizleştiren bir maddedir. Ancak alkolün sürücüler üzerinde insanlığı tehdit edici derecede dikkatsizlik, umursamazlık, denge ve görme kayıplarıyla telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurduğuna günümüzde neredeyse her gün şahit olmaktayız. Alınan alkol, yaklaşık 15-30 dakika arasında 1/4 oranında kana intikal ederek beyne ve karaciğere yönelir. Kandaki en yüksek seviyeye 20 dakikada ulaşıp, alınan alkolün %90’ı yaklaşık bir saat içerisinde kana geçer ve 3 saat içinde sindirim borusunda hiç kalmaz. Unutulmamalıdır ki alkollü içecekler, alkol oranına göre çeşitli olup tüketilmesiyle birlikte promil değerinden değişiklikler sağlamaktadır.

Araştırmaların gösterdiği sonuçlara göre; içilen alkol miktarı ile trafikte kaza yapma olasılığı arasında doğru orantı bulunmaktadır.

Karayolları Trafik Yönetmeliği 97/4-b-2 fıkrası uyarınca; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” Yasal sınırların üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüye 2918 sayılı Kanunun 48/5 uyarınca idari para cezası verilerek, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri; birinci defasında altı ay, ikinci defasında iki yıl, üç veya üçten fazlasında ise her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır.

TCK 179/3’te düzenlenen suçtan bahsedebilmek için, alınan alkol veya uyuşturucu maddenin kişiyi emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek duruma getirmesi gerekmektedir. Kişi; araç kullanımına engel olmayacak oranda bu maddeleri tüketmişse ve trafiğe çıkmadan bekleyip alkolün etkisi geçtikten sonra trafiğe çıkmışsa, suç oluşmayacaktır. Suçun oluşması için aranan ikinci şart ise; alkol veya uyuşturucu madde etkisi sonucunda kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı değerleri açısından somut bir tehlikeye sebebiyet vermiş olması durumudur. Araç kullanımı olmadan, salt alkol tüketmiş olması bu suç tipini oluşturmaz. Kişinin; bir kaza yapmış veya kazaya sebep olmuş veya kaza atlatmış olması gerekir. Zarar tehlikesinin bu şekilde oluşmaması halinde bu suç değil, 2918 sayılı kanun 48. maddede düzenlenen ehliyetin geri alınması ve idari para cezasını gerektiren durumu gerçekleşmiş olacaktır.

Suçun oluşumunda önem teşkil eden unsur alkolün niteliği değil, etkisidir. Asıl olan, maddenin etkisiyle güvenli şekilde araç kullanamayacak olmaktır. Sürücünün araç kullanacak durumda olmamasının tespiti; tanıklar, trafik tutanağı, görüntü kayıtları gibi hususlarla yapılır.

TCK 179.maddeye göre; kişinin güvenli bir şekilde araç sevk ve idare etmesine engel teşkil eden sebepler sadece alkol ve uyuşturucu ile sınırlı olmayıp; uzun süre araç kullanmak, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde de suç oluşmaktadır. Bu halde araç kullanan kişinin tek taraflı bir kaza yapmış olması halinde dahi fıkra uygulanmalıdır; çünkü suç için somut tehlike yeterli olup ayrıca bir kazaya sebep olunması gerekmez.

Alkollü Araç Kullanmanın Hukuki Boyutu

Bu suç, 5237 sayılı TCK’de topluma karşı suçlar kısmında ve genel tehlike yaratan suçlar bölümünde, 179. maddede düzenlenmiştir. Bu suçun düzenlenmesi ile bireylerin hayatı, vücut bütünlüğü ve malvarlığının korunması amaçlanmış; trafik düzeninin gerektirdiği şekilde hareket etmeyerek kişiler için tehlike arz eden faillerin yapmış oldukları insanlığa ve hukuka aykırılık teşkil eden fiilleri cezalandırılmak istenmiştir.

179. Maddede Suçun Maddi Unsurunu Oluşturan Hareketler, Seçimlik Olarak Sayılmıştır.

Buna göre; kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti;

  • Değiştirilmesi, 
  • Kullanılamaz hale getirilmesi, 
  • Konuldukları yerden kaldırılması, 
  • Yanlış işaretler verilmesi, 
  • Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımını sağlayan araçların geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyulması, 
  • Bu araçlarla sağlanan ulaşımın teknik işletim sistemine müdahale edilmesi durumunda başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığına karşı tehlikeye neden olunacaktır. 

Bu suç, somut bir tehlike suçu olup somut bir zararın olması şartı aranmamaktadır. Zarar tehlikesinin bulunması yeterli sayılmaktadır. Mesela; kaldırılan levha sebebiyle araç, girmemesi gereken bir yola girmişse ve bu araç bir kaza tehlikesi yaşamışsa, bu kazayı atlatmış olması halinde bile suç oluşmuş sayılacaktır. Maddede sayılan ulaşım araçlarının kamuya veya özel kişilere ait olması önemli değildir. Nitelik olarak bir belirleme olmadığı için bisiklet dâhil tüm ulaşım araçları madde kapsamındadır.

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Atma

Suçun oluşması için özel saik aranmadığından, failin yoldaki levhayı aracı yanıltmak kastıyla kaldırmış olabileceği gibi evine götürmek için aldığında da tehlikenin gerçekleşeceğinden, suçun da oluşacağı ortadadır. Yukarıda da belirttiğimiz hususlar, burada da geçerlidir. Önemli olan somut zararın gerçekleşmesi değil; zarar tehlikesinin bulunmasıdır.

Karayolları Trafik Kanunu (KTK), trafik düzeninin sağlanmasına yönelik birtakım kurallar içermektedir. Bahsi geçen bu mevzuatta; ehliyetsiz araç kullanmak veya hız sınırını aşmak gibi fiiller idari yaptırımlara bağlanmıştır. İdari yaptırıma konu edilmiş bu eylemler, her zaman trafik güvenliğini kasten tehlikeye atmak suçunu oluşturmayabilir. Bu kurallara uymamanın ayrıca kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı değerleri açısından zarar tehlikesi ortaya çıkarması gerekir. Sonuç olarak suçun oluşması için aracın tehlikeli bir şekilde sevk ve idaresi gerekir ve bu, trafik düzenine aykırılık suçunu oluşturmaz. Suç, somut tehlike suçu niteliği taşımaktadır.

Yargıtay kararlarına göre; basit bir dikkatsizlikle oluşan eylemde failin kasten hareket ettiği kabul edilmemelidir. Dikkatsizliğin kastı değil, taksiri doğurduğu; ancak olası kastın da mümkün olabildiği vurgulanmıştır.

Alkollü Araç Kullanma Suçunun Cezası

Alkollü araç kullanma suçunun cezası, Bahsi geçen suç tipi tehlike suçu olduğundan, teşebbüse elverişli olmayıp zarar tehlikesinin meydana gelmesiyle suç oluşmaktadır. Bu tehlikenin meydana gelmemesi durumunda suç oluşmaz; fakat 2918 sayılı yasa kapsamında idari yaptırımı gerektiren bir eylemden bahsedilir.  Suçun yaptırımı iki yıla kadar hapis cezası olup görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. Suç, hakim tarafından re ’sen kovuşturulur.

TCK 179. maddenin üçüncü fıkrasında ise “Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir. Kanun koyucu da bu nedenden oluşan zararların önüne geçme ve caydırıcı etki oluşturma gayesi güderek,  KTK ’deki (Karayolları Trafik Kanunu) idari para cezasının yanı sıra bu fıkra hükmünü koymuştur.

Alkollü Araç Kullanma Sonucu Yaralamaya ya da Ölüme Neden Olma

Bu suç tipinin manevi unsuru kast olup özel saik aranmamıştır. Tehlike suçu olması sebebiyle teşebbüse elverişli olduğu söylenemez, suçun oluşması için de netice aranmaz.

Ancak günümüzde sık sık rastladığımız acı verici kaza haberlerinin yanında yalnızca mala değil, insan canının da zarar gördüğüne şahit olmaktayız. Bu suçun oluştuğu bir olayda yaralamaların veya ölümlerin de meydana gelmiş olması çok yüksek bir ihtimaldir. Bu zararlar, trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokmak suçunun ve aynı zamanda öldürme veya yaralama suçlarının da kanuni neticeleri arasındadır. Bu durumda tek bir eylemle iki netice ortaya çıkmaktadır, bu da bizi fikri içtimaa götürmektedir. Fikri içtimaanın sonucu olarak, en ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurulması gerekmektedir.

Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir

Yorum yap